Cevat Sağlam



27.6.11

İSLAM DİNİNİN KORUNMASINI EMRETTİĞİ BEŞ ESAS


İSLAM DİNİNİN KORUNMASINI EMRETTİĞİ BEŞ ESAS
   İslâm dini beş ana esasın korunmasını zaruri görür.Bunlar:Dini muhafaza,nefsi muhafaza,aklı muhafaza,nesli muhafaza ve malı muhafazadır.
  Dinin muhafazası,ona iman edilmesi,aslı ve sadeliği ile onun öğrenilmesi,amelî olarak hükümlerinin yaşanması ve insanlara tebliğ edilmesi ile olur.”Din ruhları doyuran ve huzura erdiren manevî bir gıdadır.”Gerçek iman,kişiyi ibâdete,hayra,iyiliğe,güzele ve çalışamaya yönlendirir;kötülükten,tembellikten ve zararlı işlerden sakındırır.Öyleyse imanımızı riya,hurafe ve bid’atlerden arındırıp,amellerimizi gerektiği şekilde yerine getirerek onu korumalıyız.
   Muhammed Abdûh,ne yaptığının bilincinde olmayan ve batıl inançlara saplanan Müslümanları kastederek”İslâmiyet bir tarafta,Müslümanlar başka tarafta kaldırlar.”diye yakınmakta;Mehmet Âkif de bu konudaki üzüntüsünü Safahat adlı kitabında “Dinde kürkün aynı olmuş:Ters çevirip giymişiz”şeklinde dile getirmektedir.
   Yüce dinimiz herkese vicdan hürriyeti tanımakta,herkesi imanında,ibâdetinde serbest bırakıp kendi hallerinde yaşayan,İslâm’a ve Müslümanlara karşı bir davranışta bulunmayan müşriklere,putperestlere ve ateistlere bile,adalet çevresi içinde”İslâm’a davet”hariç,dokunmamaktadır.
   Gayri Müslimler arasında Ehl-i kitap dediğimiz yahudi ve hristiyanlar gibi İslâm’dan önce bir zaman için Allah tarafından gönderilmiş bir peygambere bağlı bulunanların bazı özellikleri vardır.Dinimiz bazı müstesnalar dışında Ehl-i kitabın yiyeceğini yasaklamaz ve onlardan kız almaya müsaade eder.Ancak Müslüman erkeğin ehl-i kitap dışında bir gayri müslimle evlenmesine,Müslüman kadının da kitap ehli olsun ya da olmasın hiçbir gayri müslimle evlenmesine izin vermez.Kitap ehli bir kadınla evli olan bir Müslüman karısının dini inançlarına ve ibâdetlerine karışmaz.Kadın hristiyan ise kiliseye,müsevî ise havraya gitmekte serbesttir.
   İslâmiyet’de ehl-i kitap gibi ehl-i zimmetin de bazı özellikleri vardır.Zimmî veya ehl-i zimmet Müslümanların himayesinde bulunan gayri Müslim kişiye denir.Zimmîler,din ve inanç dışında kalan alanlarda Müslümanlarla eşite haklara sahiptirler.Hz.Peygamber (S.A.V.) bir hadislerinde meâlen:
   “Her kim,bir zimmîye eziyet ederse ben,o kimsenin hasmıyımdır.Ben kime hasım olmuş isem Kıyamet gününde ondan davacı olurum.”(1)buyurmuşlardır.Kur’an-ı Kerim’de Allah’a ortak koşan ana babayla dünya işlerinde iyi geçinmeyi emreder.”(2)
   Nefsin muhafazası,insana gereken saygının gösterilip hayatının korunması ile olur.İslâm’da hayat kutsal ve tabii bir haktır.Kur’an ifadesiyle,bir kimseyi,bir kimseye ya da yeryüzünde bozgunculuğa karşılık olmadan öldüren bütün insanları öldürmüş gibi olur…(3)(ve onun)cezası içinde ebediyen kalacağı Cehennemdir.Allah ona gazap etmiş,onu lânetlemiş ve onun için büyük azap hazırlamıştır.”(4)Dinimizde başkalarının canına kıymak nasıl haram ise kişinin kendi canına kıyması,yani intihar etmesi de bir cinayettir ve haramdır.İnsanlara işkence yapmak yasaktır.
   Bulaşıcı hastalıklardan korunmak ve hastalanınca tedavî olmak bir görevdir.İmam Gazalî,tıp tahsilinin farz-ı kifâye olduğunu ve doktorsuz yerde yaşamanın caiz olmadığını söyler.Hayat kurtarmak için haram olan şeyler,zaruret dolayısıyla helâl olur.Açlıktan ve susuzluktan ölüm tehlikesinde kalan kimsenin,hayatını kurtaracak kadar haram olan yiyecek ve içeceklerden yararlanması caizdir.Nefsin korunması ve hayatın devamı için çalışıp ailenin ihtiyaçlarını temin etmek günahların affına en büyük vesîledir.Nitekim bir hadis-i şerifte mealen:
   “Günahlardan öyle günah vardır ki,nafile namaz,oruç,hacc ve umre onu affettiremez.Lakin geçim sağlamak için yapılan çalışmadan hasıl olan yorgunluklar,o günahın bağışlanmasını mucib olur.”(5)buyrulmuştur.İslâm’ın getirdiği bu eşsiz hayat hürriyeti kısa zamanda başta güçsüz ve kimsesizler olmak üzere herkesin can güvenliğini sağlamış;kız çocukları diri diri toprağa gömülmekten kurtarmıştır.
   Aklın korunması,ona zıd olan ve zarar verecek şeylerden sakınmakla gerçekleşir.Akıl insanın en kıymetli varlığıdır.Akıl nimetinden mahrum olan kimse,diğer bütün nimetlerden de mahrum kalır.Öyleyse aklı giderecek ya da zedeleyecek içki ve uyuşturucu gibi zararlı şeylerden uzak durmalıyız.Kur’an-ı Kerim haram ile nefsimizi mahvetmememizi,(6);kendimizi kendi elimizle tehlikeye atmamamızı emrediyor.(7)
   Neslin muhafazası,nikâhla meşru aile binasının kurulması,zina ve zinaya sebep olacak şeylerden uzak kalınması ile olur.İnsanın ırzı ve namusu en şerefli varlığıdır.Gıybet,alay,ayıp arama,sü-i zan yasakları,namus ve şerefli koruma cümlesinden tedbirlerdir.İslâmiyet insan onur ve haysiyetini güvence altına almak için birçok hükümler koymuştur.Bir kimsenin şeref ve namusuna iftira edene,ırza saldırana ceza verilir.Yüce Kitabımız aileden:
   “Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O’nun (varlığının)delillerindendir.Doğrusu bunda,iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.”(8)şeklinde hoş bil dille bahseder.Namus ve şeref iftira edenlerin acı sonuçlarını da şöyle belirler:
   “Namuslu,kötülüklerden habersiz mümin kadınlara zina isnadında bulunanlar,dünya ve ahirette lânetlenmişlerdir.Yapmış olduklarına,dilleri,elleri ve ayaklarının,aleyhlerinde şahitlik edeceği gün onlar için çok büyük bir azap vardır.”(9)
   Malın muhafazası,onun meşru yollardan kazanılması ve meşru yerlere harcanması ile gerçekleşir.İslâmiyet şahsi mülkiyeti temel bir hak olarak kabûl eder.Mal ve mülk elde edebilmek için ziraat,ticaret,zanaat gibi meşru yollar gösterir;mülkiyeti sözleşme ve anlaşma ile meşru surette değiştirir.Dinimizde bir kimsenin rızası olmadan malına dokunulamaz.Malını koruması ve müdafaa etmesi herkesin meşru ve tabii bir hakkıdır.
   İslâmiyetten önce mal telâkkisi çok başkaydı.Kızlar,kadınlar eşya gibi görülür,miras malları arasında taksime tabi tutulurdu.Anarşi içinde yaşayan halk çapulculukla,yağmacılıkla geçinirdi.Yüce dinimiz bütün bunları yasaklayıp,malı meşru yollardan kazanmayı ve harcamayı emretmiş,toplumda mal güvenliğini sağlamıştır.Cimrilik yapıp zekâtını,vergisini vermeden elde olanı tutmak ya da helal-haram demeden mal derlemek,onu korumak değildir.Mal bir ihtiyacı karşılamak,hayatı sürdürmek,iyilik yapmak ve dinî bir vecibeyi yerine getirmek gibi gayelerle harcanır.
   Yüce dinimizde muhafazası emredilen bu beş esasa uyan fert ve toplumlar refah ve huzura ererler.Bunların zıddına hareket edenler ise hüsrandadırlar.



______________________________
1-Keşfü’l-hafa,Hadis No:2341;Fethu’l-kebir 3/144
2-Lokman Sûresi;ayet:15
3-Mâide Sûresi;ayet:32
4-Nisa Sûresi;ayet:93
5- Keşfü’l-hafa,hadis No:1320 ve 3029
6-Nisa Sûresi;ayet:29
7-Bakara Sûresi;ayet:195
8-Rûm Sûresi;ayet:21
9-Nûr Sûresi;ayet:23-24