Cevat Sağlam



28.6.11

CUMA GÜNÜ VE NAMAZININ FAZİLETLERİ


CUMA GÜNÜ VE NAMAZININ FAZİLETLERİ
Yerine getirmekle yükümlü olduğumuz farzlardan biri Cuma namazıdır.Yüce Rabbimiz,bir ayet-i celilesinde bizi bu göreve şöyle çağırıyor:
   “Ey iman edenler!Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu)zaman,hemen Allah’ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın.Eğer bilmiş olsanız,elbette bu sizin için daha hayırlıdır.”(1)
   Bazı kaynaklarda belirtildiğine göre Cuma namazı hicretten önce farz kılınmış ancak müşriklerin baskısı yüzünden Mekke’de kılınamamıştır.Bazı sahabiler Medine’ye hicret edince Hz.Peygamber(S.A.V.),onların da arzularını göz önüne alarak Cuma namazını kılmalarını emretmiş ve ilk Cuma namazı Beyâda oğullarının Harra köyüne ait olan Nebid düzlüğündeki Naki’ul-hadımatda,Esad bin Zürâre tarafından kıldırılmıştır.
   Allah Elçisi,hicret esnasında Kuba’ya gelince burada ondört gün kalmış,en yakınlarıyla beraber bizzat çalışarak Kuba mescidini yapmışlardır.Sonra bir Cuma günü Medine’ye gitmek için yola çıkmışlar,Cuma namazı vaktinde Medine’ye bağlı bulunan Sâlim bin Abf yurduna gelmişler ve Rânûna vadisinde ilk Cuma’yı kıldırmışlardır.Bu,sevgili Peygamberlerimizin kıldırdığı ilk Cuma’dır.
   Bu uygulamaya bakarak Cuma namazının,hicretin ilk yıllarında farz kılındığı ifade edilmiştir.(2)Hiçbir özrü olmadan Cuma namazını terkedenler hakkındaki Resulullah’ın şu hadis-i şerifleri pek düşündürücüdür:
   “Bir kimse(meşru bir)mazereti olmadığı halde önemsemeyek üç Cuma’yı terk etse Allah onun kalbini mühürler.”(3)
   Cuma namazının bir kimseye farz olabilmesi için diğer namazlardakine ilâveten erkek olmak,hür olmak,yolcu olmayıp mukim olmak,ayakları olmak,kör olmamak,hasta olmamak ve namaza gitmeye mani bir özür bulunmamak gibi şartlar aranır.
   Kadınlar,hürriyeti kendi elinde olmayanlar,yolcular,düşkün ihtiyarlar,iki gözü birlikte görmeyenler,iki ayağı olmayanlar,hastalar ve Cuma’ya gitmekle hastalığı artacak ya da kesin olarak bir zarar görecek olanlar,arzu ederlerse evlerinde öğle namazını kılarlar,isterlerse Cuma’ya giderler.Kendilerine farz olmamakla beraber Cuma’ya gidip,Cuma namazını kılarlarsa artık o günün öğle namazını ayrıca kılmalarına gerek kalmaz.
   Seferî olan bir kimse,geçici olarak bulunduğu bir yerde en az 15 gün kalmaya niyet ederse,artık o,misafirlikten çıkıp,mukim sayıldığından ona orada Cuma namazı farz olur.
   Özürlü olanların Cuma günü şehirde öğle namazını Cuma namazından önce kılmaları mekruh olduğu gibi,Cuma kılındıktan sonra cemaatle kılmaları da mekruhtur.Bunların,öğle namazlarını Cuma namazı kılındıktan sonra kılmaları müstehabdır.Her ne suretle olursa olsun Cuma’ya gidemeyen kimselerin o gün şehir içinde öğle namazını cemaatle kılmaları mekruhtur.Fakat,Cuma namazı kılınmayan köylerde bulunanların Cuma günü öğle namazını cemaatle kılmaları caizdir.
   Bir kimse,Cuma günü özrü bulunmadığı halde Cuma namazını kılmadan öğle namazını kılacak olsa,bu namazı sahih olursa da,Cuma namazını terkettiğinden  günaha girmiş olur.
   Cuma namazının farz olması için bazı şartlar olduğu gibi sahih olması için de bir takım şartlar vardır.Bunlar:
   Cuma’nın öğle namazının vektinde kılınması,namazdan önce hutbe okunması,Cuma kılınan yerin herkese açık olması,imamdan başka en aşağı üç erkek cemâatin bulunması,Cuma namazını kıldırmak için resmen izin verilmiş bir kimsenin bulunması,Cuma kılınacak yerin şehir veya şehir hükmünde olmasıdır.
   Cuma günü ve namazının büyük faziletleri vardır.Allah Tealâ aylar içinde ramazanı,geceler içinde kadir gecesini,yeryüzünde Mekke’yi,insanlar içinde Hz.Muhammed’i seçtiği gibi günler içinde de Cuma’yı seçmiştir.Cuma günü Müslümanların haftalık bayram günüdür.Her Cuma,sonraki Cuma’ya kadar günahlara keffâret vesîlesidir.Cuma günü yapılan yardım ve iyilikler,diğer günlerde yapılanlardan daha ecirli ve sevaptır.
     Cuma gününde tekbir almak,yıkanmak,misvak kullanmak,temiz ve güzel elbiseler giyinmek,hoş koku sürünmek müstehab;ezan okununca başka işlerle uğraşmayıp hemen camiye gitmek vacip;camiye erkence gitmek ve iki rek’at “Tahhiyyatü’l-mescid”namazı kılmak ise mendupdur.
   Hutbeye başlamadan camiye girildiğinde,kimseyi rahatsız etmemek şartı ile hatibe yakın yere kadar gidilebilir.Bu mümkün değilse bulunan yere oturulur.Hatip minbere çıkınca,cemaatin susup dinlemesi,selâmlaşmaması ve nafile namazı kılmaması gerekir.
   Cuma günü ve namazı ile ilgili hadis-i şeriflerden bazıları meal olarak şöyledir:
   “Cuma gününde bir saat vardır ki,bir Müslüman namaz kıldığı halde o saate rastlarda Allah’tan bir şey dilerse,muhakkak Allah onun dilediğini yerine getirir.”(4),"Güneşin,üzerine doğduğu günlerin en hayırlısı Cuma günüdür.Âdem aleyhisselâm  o gün yaratıldı,o gün Cennet’e girdi,o gün Cennet’ten yere indirildi.O gün tövbesi kabul olundu ve o günde ruhu teslim oldu.Kıyamet de Cuma günü kopacaktır."
   Her Cuma,camide müminlerin görüşmeleri,beraberce coşkuyla va’z ve hutbe dinleyip saf tutarak,huşû içinde kulluk görevlerini ifa etmeleri,aralarındaki kardeşlik bağlarını daha da güçlendirmek toplumda huzur ve güvenin sağlanmasına vesîle olur.
   Ne mutlu yüce Mevlâ’nın emirlerine uyup,rızasına nail olanlara…
  

_______________________________
1-Cuma Sûresi;ayet:9-10
2-Tabakatü’l-kübra,1/244(Beyrut,1960)
3-Tac Tercemesi,1/475
4-Riyazü’s-Salihîn Tercemesi,2/244
5-Ebû Davûd,1/634