Cevat Sağlam



27.6.11

HİCRETİN ANLAM VE ÖNEMİ


HİCRETİN ANLAM VE ÖNEMİ
   “Oku”parolasıyla Hira dağındaki mağarada yakılan iman meş’alesi,ruhlar âleminde,”Ben sizin Rabbınız değil miyim?”İlâhî buyruğuna”Evet”diyen talihli kimselerin kalplerini kısa zamanda aydınlattı.Allahu Tealâ,sevgili son Peygamberine gönderdiği ilk vahiyde “Ey Muhammed!Yaratan,insanı pıhtılaşmış kandan yaratan Rabbinin adıyla oku!Oku!Kalemle öğreten,insana bilmediğini bildiren Rabbin,en büyük kerem sahibidir”(1)buyuruyordu.
   Bu İlâhî vahyin korku ve dehşetiyle hemen eve giden Hz.Peygamber,”Beni örtün,beni örtün”diye Hz.Hatice’ye seslendi.Biraz dinlendikten sonra durumu ona anlattı.Hz.Hatice’nin olup bitenlerden haberdar ettiği amcazadesi Vakara bin Nevfel,Fahr-i Âlem Efendimize “Müjde ey Muhammed,Sen Meryem’in oğlu İsa’nın haber verdiği âhir zaman Peygamberisin.Sana görülen melek,Musa’ya da gelen Namus-ı Ekberdir,yani Cibril Aleyhisselam görünmez oldu.Üç yıl sonra”Ey örtüye bürünen Muhammed!Kalk da uyar.Rabbini yücelt.Giydiklerini temiz tut.Kötü şeylerden sakın”(2)meâlindeki ayet-i Celilelerde yine vahiy gelmeye başladı.
   Resulullah’ın davetine uyup ilk Müslüman olma şerefine erişenlerin başında Hz.Hatice,Hz.Ali,Hz.Zeyd bin Harise ve Hz.Ebû Bekir gelir.Diğerleri peyderpey onları takip ettiler.Önceleri Hz.Peygamber’in İslâma daveti gizliydi.”Artık sana buyrulanı açıkça ortaya koy,puta tapanlara aldırış etme”(3)İlâhî emri geldikten sonra Allah Elçisi,halkı alenen hak dine çağırmaya ve Kur’an-ı Kerim’i açıkça okumaya başladı.Ancak kadın-erkek,fakir-zengin,zayıf-kuvvetli ayrımı olmaksızın herkesin eşitliği ve Puta tapmanın,Allah’a ortak koşmak olduğu gibi İslâmi prensipleri kabul etmek müşriklere güç gelerek Peygamberliğinden önce Muhammed’ül-Emin,yani doğru Muhammed dedikleri Allah Elçisi’nin davetini kabul etmedikleri gibi,O’na karşı düşmanlıkta birleşip,kendisini himaye eden amcası Ebû Talib’e yeğenini davasından vazgeçirmek için başvurdular.Ebû Talip,Resulullah’a meseleyi aktarınca,Peygamber(S.A.V.),”Amca,müşrikler bir elime ay’ı bir elime güneşi verseler yine de yüce davamdan vazgeçmem”diyordu.
   “Yakın akrabalarını uyar”(4)meâlindeki ayet-i Kerim’e inince,Resul-i Ekrem,bu İlâhî emri yerine getirmek için üzere Safa tepesine çıkarak başta akrabaları olmak üzere orada  toplananları hak dine davet etti.Allah Elçisi,onlara”Şu dağın ardında bir düşman var,gelip sizi yağma edecek desem bu sözüme inanır mıydınız?”diye sordu.Hepsi “evet”dediler.Bunun üzerine Resul-i Ekrem,”Öyleyse,ben sizi önünüzdeki Kıyamet Günü’nün azabı ile uyarmaya memurum.İman ediniz”buyurdu.Bu teklife kızan Ebû Leheb,ağzını bozdu ve “Bizi bu söz için mi çağırdın?”diye yeğenini azarladı.
   Müşrikler,himayesiz olan Müslümanlara büyük sıkıntılar veriyorlardı.Ammar’ın annesi Sümeyye(R.A.)’ya İslâm dininden dönmesi için eziyet ederlerken Ebû Cehil gidip bir kaygı ile Onu şehid etmişti.Bilâl-i Habeşî,Ammar bin Yasir gibi kimsesizlere yapılan işkenceler günden güne artmaya devam ettiğinden Fahr-i Alem Efendimiz,peygamberliğinin beşinci yılında Müslümanlara Habeşistana hicret etmeleri için izin verdi.İlk giden kafile iyi karşılanınca arkasından birçok Müslüman,onları takip ettiler.Habeşistanda Müslümanların çoğalmasından ve İslâm dininin etrafa yayılmasından telâşa düşen müşrikler,Müslümanları geri çevirmek için Abdullah bin Ebû Rebia ile Amr bin As’ı Habeşistana gönderdilerse de,Habeşistan kralı Necaşi,Müslümanlardan Cafer bin Ebû Talip (R.A.)ile konuşması sonucu onları vermedi.Ancak Kureyşin Müslüman olduğu yolunda yanlış bir haber almaları sonunda Müslümanlar,kendileri döndüler.
   O sıralarda Resulullah’ın amcası Hz.Hamza Müslüman olmuştu.Buna kızan müşrikler,Resulullah’ın mübarek vücudunu ortadan kaldırmak için karar alıp,bu görevi yerine getirmek üzere Hattab’ın oğlu Ömer’i yola çıkarmışlardı.Ancak O,giderken Müslüman olduğunu yolda haber aldığı kız kardeşinin evine uğrayınca orada duyduğu Allah Kelâmının tesiriyle gerçeği anlayarak Resulullah’ın yanına varıp Kelime-i Şehadet getirdi.Müslümanların günden güne çoğaldığını ve Müslümanlığın kuvvetlendiğini gören Müşrikler,peygamberliğin yedinci yılı başında  Müslüman olsun olmasın bütün Kâbeye astılarsa da İslâm dininin yayılmasına engel olamadılar.
   Müşrikler,başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere Hz.Peygamberin eşsiz mucizelerini gördükleri halde iman etmemekle kalmıyor,İslâm dininin çevreye yayılmasını önlemek için menfi propaganda yapıyorlardı.Aslında onların yaptıkları şey farkında olmayarak Müslümanlığı etrafa duyurmak oluyordu.
   Peygamberliğin 10.uncu senesinde Ebû Talip ile Hz.Hatice vefat ettiler.Ebû Talip Müslümanlığı kabul etmemekle beraber,Resulullah’ı çok koruyordu,Müşrikler,onun vefatını fırsat bilerek Resul-i Ekrem’e evvelkinden daha da çok eza ve cefa etmeye başladıklarında Allah Elçisi,Zeyd bin Hârise(R.A.)ile beraber Taife gidip,orada Sakif kabilesi büyüklerini İslâm dinine çağırdı.Onlar ise,imana gelmek şöyle dursun,Hz.Peygamber ile alay ettiler,hatta içlerinden bazıları O’nu taşladılar.
   Peygamberliğinin 11.inci yılında Hac mevsiminde Medineden gelen Hazreç kabilesine mensup altı kişiyle karşılaşan Allah Elçisi,onları İslâma davet etmiş,hepsi Müslüman olmuştu.
   Resul-i Ekrem,ertesi yıl da ikisi Evs,geri kalanı Hazreç kabilesinden olmak üzere Medine’den gelen 12 kişi ile karşılaşıp biat almıştı.Bunlar,O günden sonra Allah’a ortak koşmayacaklarına,zina ve hırsızlık yapmayacaklarına ve çocuklarını öldürmeyeceklerine söz verdiler.O sıralarda Hz.Peygamber’in miracı vukû buldu ve beş vakit namaz bu miraç gecesinde Müslümanlara farz kılındı.Resul-i Ekrem,mi’racını ümmetine söyleyince,önce Hz.Ebû Bekir ve sonra diğer ashab tasdik ederek kendisini tebrik ettiler.Müşrikler ise,inkârlarında ısrar ettiler.
   Evs ve Hazreç kabilelerinin ashabdan birinin kendilerine Kur’an-ı Kerim’i İslâmiyeti öğretmek için medineye gönderilmesini istemeleri üzerine,Hz.Peygamber,bu iş için Mus’ab bin Umeyr’i görevlendirdi.Mus’ab(R.A.),Medine’ye gittiğinde oradaki Müslümanların sayısı kırka ulaşmıştı.Kısa zaman sonra İslâm dini Medine’ye yayıldı.
   Peygamberliğin 13.üncü senesi Hac mevsiminde Mus’ab(R.A.),Medineli 75 müslümanla birlikte Mekke’ye döndü.Allah Elçisi,Medine’li Müslümanlardan kendi nefislerini,aile ve çocuklarını korudukları gibi Müslümanları da koruyacaklarına dair biat istedi.Onlar da söz verdiler.Bunun üzerine Hz.Peygamber,Medine’ye hicret etmeye Müslümanlara izin verdi.Kısa zamanda Müslümanlar hicret ettiler.Mekke’de Resul-i Erkemle beraber,ashaptan yalnız Hz.Ebû Bekir ile Hz.Ali kalmıştı.
   Hz.Peygamber de hicret etmek istiyordu.Ancak kendisi için Allah’ın iznini bekliyordu.Hz.Ebû Bekir,Medine’ye gitmek istedikçe,Resul-i Ekrem,”Sabret,belki Cenab-ı Hak,sana bir yol arkadaşı ihsan eder”(5)buyururdu.
   Müşrikler,Medine’ye göçen Mekke’li Müslümanların orada kendilerine karşı bir güç oluşturacaklarını düşünerek bunun için çare aramak üzere toplandılar.Bu toplantıda bazı kimseler,”Hz.Muhammed’i bir yerde hapsedelim”,bir kısmı da “Bir tarafa sürelim,Ondan ancak böyle kurtulabiliriz”dedilerse de bu görüşler benimsenmedi.Sonunda Ebû Cehil”O’nu öldürmekten başka çare yoktur,fakat her kabîleden birer adam gidip,hepsi birden vurup öldürmelidir ki,katil belli olmasın.
   O zaman Haşimîler çaresiz diyete razı olurlar,bu suretle iş biter ve kan davası kabîleler içinde kaybolup gider”dedi.Ötekiler de bu fikri kabul ettiler.
   Bu kararın uygulanması için görevlendirilenler gece Resul-i Ekrem’in evinin önüne toplayıp,O’nun uyumasını beklediler.Cebrail(A.S.),gelip durumu Resul-i Ekrem’e haber verdi ve Medine’ye gitmek için izin verildiğini,Ebû Bekir’i de götürmeye memur olduğunu müjdeledi.Resul-i Ekrem,hemen Hz.Ali’yi çağırıp,kendisinde bulunan emânetleri teslim etti ve “Ey Ali,Medine’ye gidiyorum,bu emanetleri sahiplerine ver,ondan sonra sen de durma gel,fakat şimdi benim yatağıma yat ki,müşrikler beni uykuda zannetsinler”dedi.
  Ali(R.A.),Hz.Peygamber’in yatağına yattı ve yeşil hırkasını üzerine örttü.Allah Elçisi,bir avuç toprak alıp kapısının önünde bekleyen müşriklerin üzerine saçarak aralarından çıkıp gitti.Resulullah’ın gittiğini ve evde yatanın Hz.Ali olduğunu fark eden müşriklerin canı pek sıkıldı.”Muhammed’i kim bulursa 100 deve vereceğiz”diye her tarafa ilân ettiler.Allah Elçisi,o gece evden çıktıktan sonra bir yere gizlendi.Ertesi gün Hz.Ebû Bekir’e giderek Allah’tan hicrete izin verilmiş olduğunu,beraber gideceklerini bildirdi.Hz.Peygamber,o gün akşama kadar Ebû Bekir(R.A.)’ın evinde oturup,gece iki arkadaş yola çıktılar.Sevr dağındaki ıssız mağaraya girdiler.
   Kureyş arayıcıları ,Sevr dağının her tarafını dolaştıktan sonra içlerinden biri,şu mağarayı da arayalım deyince,bir diğerinin”Allah akıllar versin,orada ne işimiz var?Muhammed doğmadan örümcekler orada ağ kurmuş,sonra güvercinler yuva yapmış”demesi üzerine hepsi birlikte dönüp gittiler.Onların dediklerini mağarada Resul-i Erkemle,Hz.Ebû Bekir duyuyorlardı.İki arkadaş,mağarada Resul-i Ekremle,Hz.Ebû Bekir duyuyorlardı.İki arkadaş,mağarada üç gün kaldıktan sonra daha önce kararlaştırıldığı gibi yakınlarının getirdikleri develere binip Medine istikametine yola çıktılar ve kendilerini yakalayana vaat edilen yüz devenin tamahı ile arkalarına takılan müşriklerden bir zarar görmeden uzun bir yolculuktan sonra Medine’ye bir saatlik mesafede bulunan Kuba’ya vardılar.Orada kaldığı 14 günde ashabıyla birlikte Kuba Mescidini inşa eden Hz.Peygamber,bir Cuma günü Medine’ye gitmek üzere yola çıkıp,Ranuna vadisinde Cuma namazını kıldırdı.Hz.Peygamber’in ilk kıldığı bu Cuma namazının hutbesinin bir bölümü meâl olarak sunuyorum:
   “Ey insanlar,sağlığınızda ahretiniz için tedarik görünüz,muhakkak bilmelisiniz ki Kıyamet gününde herkes sorumludur.Herkes çobansız bıraktığı  koyunundan sorumlu tutulacaktır.Sonra Cenab-ı Hak ona tercümansız ve vasıtasız diyecek ki benim Resulüm gelip de emirlerimi  bildirmedi mi?Ben sana mal mülk verdim,pek çok iyiliklerde,ihsanlarda bulundum,sen kendin için ne getirdin?Bu soru ile karşılaşan,sağına,soluna bakacak bir şey göremeyecek,önüne baktığı zaman Cehennem’i görecek o halde uyanınız,bir yarim hurma kadar iyilikle bir hayır işleyerek ateşten korununuz,onu dahi bulamayan şükretmesini bilsin.O suretle olsun ateşten kurtulsun.Bir hayır için on katından yediyüz misline kadar sevap verilir.Allah’ın selâm,rahmet ve bereketi sizlerle olsun.”(6)
   Cuma namazından sonra yoluna devam eden kafile Medine’ye girerken büyük bir sevinç ve coşkuyla karşılanmıştı.Herkes Resulullah’ı evinde ağırlamak için can atıyor,devesinin yularına sarılıyordu.Ancak Hz.Peygamber,kimseye ayrıcalık tanımamak için devenin çöktüğü yere evi en yakın olan Halid Bin Zeyd(Ebû Eyyüb el-Ensarî)’ye misafir oldu.
   Hicretin insanlara sağladığı faydalar sayılmayacak kadar çoktur:
Hicretle Müslümanlar arasındaki ilişkiyi sağlayan selâm yaygınlaştırılmış,yoksulların doyurulması ve akrabalar arasındaki sevgi ve saygının koruması gibi hususlara büyük özen verilmiştir.Mescid-i Nebi inşa edilerek,Allah’a kulluk görevinin yayılmasına,cemaatin teşekkülüne,birlik ve beraberliğin güçlenmesine imkân sağlanmıştır.İslâm çarşı ve pazarı kurularak,şehrin iktisadî hayatı Musevîlerin hakimiyetinden kurtarılmıştır.Muhacirlerle Ensar arasında kardeşlik kurularak,samimi bir dayanışma sağlanmıştır.Suffa okulu kurularak,İslâm toplum düzeninin esasları vahiy ışığında ashaba plânlı olarak aktarılmıştır.Müslümanlarla Musevîler bir anlaşma imzalayarak buna göre taraflar,dostluk ortamı içinde ilişkilerini sürdürmeyi,birbirlerinin dinî inancına karışmamayı,şehir düşman hücumuna uğrarsa,ortak savunma içine girmeyi,iki toplumdan biri üçüncü bir tarafla savaşma durumunda kalırsa,diğeri ona yardım etmeyi,iki taraftan savaşma durumunda kalırsa,diğeri ona yardım etmeyi,iki taraftan birinin başkalarıyla yapacağı,sulhlara diğeri de katılmayı ve diyetleri belli esaslar dahilinde ortaklaşa ödemeyi karara bağlamışlardır.
   Hicretle Müslümanlar,hürriyete,devlete,ekonomik hayata,ilme,irfana,hoşgörüye,özveriye ve sorumluluk duygusuna kavuşmuşlardır.
   Hicretin mâna ve önemini anlamak ancak onu hazırlayan tarihi gerçekleri iyi bilmekle mümkün olur.


_____________________________
1-Alâk Sûresi;Ayet:1-5
2-Müdessir Sûresi;Ayet:1-5
3-Hicr Sûresi;Ayet:94
4-Şuarâ Sûresi;Ayet:214
5- Kısas-ı Enbiya C.L-K.1/113
6- Hz.Muhammed ve Hayatı,sh:170