Cevat Sağlam



24.2.11

DİNİMİZİN HEDEFİ İNSANIN MUTLULUĞUDUR


DİNİMİZİN HEDEFİ İNSANIN MUTLULUĞUDUR
  Yüce Rabbimiz,Kendini peygamber ve kitap yoluyla insanlara tanıtmıştır.Toplum,bu bilgiyi muhafaza ederek kendinden sonraki nesillere ulaştırır.
  Dinî telkin ve terbiyeden mahrum kalmış kimselerin,çoğu kez Yüce Mevlâ'nın varlığını bulamadıkları ve O'nun yarattıklarını ilâh kabul ettikleri görülmüştür.İnsan,akıl ve düşünce yoluyla Allah'ın varlığını ve birliğini bulabilse de,O'na olan görevlerinin neler olduğunu ve bunları nasıl yerine getireceğini bilemez.Yüce Allah'ın varlığını ve birliğini bilmek ve O'na olan görevlerini hakkıyla yerine getirebilmek,ancak aklın ve İlâhi hükümlerin ışığında gerçekleşebilir.Nitekim bir ayet-i Celilede meâlen:
  "...Herkes karakter ve inancına göre ibâdet eder..."(1)buyrularak,sahip olunan iman,irfan ve mizacın amel üzerindeki etkisi belirtilmiştir.
  Bu noktada Sevgili Peygamberimizle Ayşe(R.A.)validemiz arasında geçen bir sohbeti sunarak konumuza açıklık getirmek isterim:
 Bir gün Hz.Ayşe validemiz,Sevgili Peygamberimize"Ya  Resulallah,insanlar dünyada birbirlerinden ne suratle üstün olurlar?"diye sorar.Yüce Peygamberimiz"Akıl ile.Kimin aklı çok ise,onun diğeri üzerine bir üstünlüğü vardır"şeklinde cevap verir.Hz.Ayşe'nin"Peki ahiretteki üstünlük ne iledir?"sorusuna Allah Eliçisi"Akıl iledir"der.Bundan sonra Hz.Ayşe"Peki ama,kişinin hesap gününde göreceği mükâfat veya ceza,dünyadaki işine göre değil midir?"deyince Resul-i Ekrem (S.A.V.)"Ya Ayşe,her fert,ancak Allah'ın kendisine vermiş olduğu akıl kadar iş görmeyecek midir?Böylece dünyadaki işleri akılları nisbetinde olacağından,ahiretteki mükâfatları ve cezaları da işlerine göre olacaktır"buyurur.(2)
 Başka bir hadis-i Şerifte meâlen:
"Sizin akılca en mükemmel olanınız Allahu Teâla'dan en çok korkanınızdır"(3)buyrularak Allah'a yönelişin akılla olacağı,yöneliş olmadan hedefe erişilemeyeceği belirtilmiştir.İşte aklın bu derece önemli olmasındandır ki dinimiz,ona zarar verecek ve onu zedeleyecek her türlü kötü alışkanlıklardan uzak durmamızı emreder.
  Dinimiz,insanları soy sop,mal,rütbe,makam ve mevkileri ile değil,sahip oldukları ilhâs ve takva ile değerlendirir.Nitekim,"...Şüphesiz,Allah katında en değerliniz,O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır..."(4)meâlindeki İlâhî buyruk bunun açık bir delilidir.
  Mekke fethedildiği gün,halk sığındığı yerde"Acaba Resulullah bize ne yapacak?"diye korku içinde beklerken,Allah'ın Elçisi,kölelikten âzâd edilmiş olan zenci Bilâl-i Habeşi(R.A.)'ı Kâbe'nin damına çıkartıp ezan okutmuştur.Sahip olduğ üstün ihlâs ve takva sebebiyle Resul-i Ekrem'in:"Ey Bilâl!Ben Cenneti gördüm,senin ezan sesin sekiz kat Cennette yansımaktadır"(5)büyük müjdesine nail olan Hz.Bilâl'i Kâbe'nin damında ezan okurken gören(üstünlüğün soy,makam ve rutbede olduğunu sanan)müşriklerden bazılarının"Keşke evvelce ölseydim de bu günü görmeseydim"dedikleri tarih kitaplarında geçmektedir.
 Din,insanı sadece iman ve ibâdetle yükümlü kılmaz.Onu ahlâkî değerler de kazandırır.İmanla ibâdet arasında sıkı ilişki olduğu gibi,bunların her birinin ahlâkla da yakın münasebeti vardır.Sağlam inançlı ve ameli güzel kimseler,ahlâkî değerleri benimseyip onlara bağlı kalmakta güçlük çekmezler.Böyle bireylerden oluşan bir toplum ise huzur ve güven içinde yaşar.
   Müşriklerin zulmünden Habeşistana sığınan müslümanlar adına Cafer(R.A.)'ın,Habeş kralı Necaşi'ye verdiği şu bilgiler,İslâm'ın getirdiği ahlâk prensiplerini ne güzel sergilemektedir:
"Ey hükümdar,biz cahiliyet üzerine olan bir kavim idik.Putlara tapardık,leşi yerdik,fuhuş işlerdik,akrabalara küserdik,komşuluk hakkına riayet etmezdik.Zayıf,kuvvetlinin esiri idi.Biz bu hal üzere iken Allah içimizden birini Peygamber gönderdi.Nesebi ve asaleti;doğruluk ve güvenilirliği,şeref ve namuskârlığı hepimizce bilinmektedir.O,bizi bir Allah'a ibâdete çağrıyor,atalarımızın tapınageldikleri putları,ağaç ve taş parçalarını terketmemizi söylüyor.Bize doğru söylemeyi,emanete ve akrabalık bağına riayet etmeyi,komşularla güzel geçinmeyi,haramadan,kan dökmekten sakınmayı bildiriyor.Fuhuştan,yalandan,yetim malı yemekten,namuslu kadınlara iftira etmekten,dil tecavüzünden menediyor.Allah'a ibâdet edip O'na hiçbir süretle ortak koşmamayı emrediyor,namaza,sadaka ve iyiliğe,oruca davet ediyor.Biz de O'na inandık.Getirdiği dine tabi olduk..."
  Cafer (R.A.)'ın sözlerini sonuna kadar dikkatle dinleyip,sorduğu bazı soruların cevabını da aldıktan sonra Habeş Kralı Necaşi,onları geri götürmek için gelenlere "Bunları size teslim edemem,bunu böyle bilin"(6)der.
   Sözün özü;dinimizin hedefi,insanın dünya ve ahiret mutluluğudur.Dinî emir ve yasaklarda bizim bildiğimiz ve bilmediğimiz nice yarar ve hikmetler vardır.Yüce Rabbimizin,bizim ibâdet ve taâtimize ihtiyacı yoktur.Biz yaptığımız her iyiliği,kendi yararımıza,kötülüğü de kendi zararımıza işlemiş oluyoruz.




_________________________________
1-İsrâ Sûresi;ayet:84
2-El-Hakimü't-tirmizi(A.H.Aksekî,İslâm,505,st 1947)
3-O.Nasuhi Bilmen,Hikmet Gonceleri,500 Hadis-i Şerif sh:10
4-Hucurat Sûresi;ayet:13
5-Hz.Muhammed ve Hayatı,sf:333
6-Hz.Muhammed ve Hayatı,sf:79