Cevat Sağlam



19.1.11

İSLAM'IN AKLA-DÜŞÜNMEYE VE DAYANIŞMAYA VERDİĞİ ÖNEM

                  
       İSLAM'IN AKLA-DÜŞÜNMEYE VE DAYANIŞMAYA   VERDİĞİ ÖNEM
  İslâmiyet,akla,düşünmeye ve danışma yoluyla iş yapmaya büyük önem verir.Akıl sayesinde insan,doğru ile yanlışı,güzel ile çirkini,yararlı ile zararlıyı birbirinden ayırabilir.Akıllı ve doğru düşünceli insan,bu dünyaya niçin geldiğini,sorumsuz olmadığını bilir.Yaratılışının gayesine uygun çalışarak hem dünyasını hemde ahiretini kazanabilir.Aklı olmayan insanın ise,dinimizde sorumluluğu yoktur.Nitekim,bir Hadis-i Şerifte mealen:
"Kişinin dini,aklıdır.Aklı olmayanın dini de yoktur."(1) buyrulmuştur.Akla hitap eden,düşünmeye çağıran ayet-i kerimelerden bazıları meal olarak şöyledir. "Düşünesiniz diye gerçekten,size ayetleri açıkladık."(2)"Göklerin ve yerin yaratılışında,gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır."(3)Yüce dinimizin akıl sahipleri için düşünmeyi ve murakabeyi bile bir nevi ibâdet sayarken,akıl ve düşünme imkânına sahip olmayanı ibâdetle sorumlu tutmazken,ne yazık ki bugün müslümanlar arasında bid'at,hurafe ve batıl inançlara rastlanmaktadır.İşin daha acısı,bazı kimselerin,dinimizi kesinlikle yasakladığı bu hurafe.bid'at ve batıl inançları dinimizde imiş gibi sanmaları veya göstermeleridir.Bunlardan bazılarına değinmek isterim:
 İstanbul fethedilince,fethin gerçekleştiği salı günü ve fethin tarihini oluşturan 1,4,5,3 rakamlarının toplamı olan 13 rakamı düşmanlarımız tarafından uğursuz sayılmış,daha sonraları her nasılsa bu fikir toplumumuza sızmış,nedeni ve kaynağı bilinmeden bazı çevrelerde benimsenmiştir.Bir işin olması için türbelere mum yakılması,adak adanması,türbelerin pencerelerine ve bazı ağaçlara iplik bağlanması,şirinlik muskaları alınması,büyü yapılması ve yaptırılması da hep bu tür saçma davranışlardır.
  Sevgili Peygamberimizin en acılı anlarında bile akla ve düşünceye ters düşen batıl inançlardan müminleri korumak için üstün gayret gösterdikleri hepimizin malûmudur.Allah Elçisi,oğlu İbrahim'i kaybettiği zaman güneş tutulmuştu.Bazı kimselerin "İbrahim'in ölümünden dolayı güneş tutuldu"dediklerini duyunca Resûl-i Ekrem(S.A.V.),o ıstıraplı halinde bile ümmetini toplayıp,ay ile güneşin,Allah'ın birer kudret alâmeti olduklarını,kimsenin ölümü veya doğumu ile tutulmayacaklarını bildirmişlerdir.(4)Yüce Peygamberimizin bu hassasiyetine rağmen akıl ve mantık dışı hurafelere saplanarak O'nun yolunda olduğunu sanmak ya da iddia etmek,ne derece doğru olur?Sadece akıl nimetine sahip olarak dünyaya gelmiş olmakla iş bitmez.Dini ve dünyevî sorumluluklar yüklenme şerefine erdiren,hitab-ı İlâhiye sebep olan ve yaratıkların içinde en üstün dereceye ulaşmanın özünü teşkil eden bu aklı,alkol ve esrar gibi her türlü uyuşturucu âfetlerden korumalı ve eğitimle iyi yönde geliştirmelidir.
  Ancak unutulmamalıdır ki en üstün zekâya,fikri olgunluğa ve tecrübeye sahip olsa dahi kişinin,işlerinde istişareye büyük önem vermesi gerekir.Zira;Peygamber Efendimiz,aklen,fikren ve ilmen üstün iken Allah Teâla O'na:
  "Onları affet;bağışlanmaları için dua et;iş hakkında onlara danış.Kararını verdiğin zaman da artık Allah'a dayanıp güven"(5)buyrarak,habibinin şahsına bütün müminlere,danışma yoluyla iş yapmanın önemini bildirmişlerdir.
  Allah'ın son elçisi,bu İlâhî buyruğa uygun davranışlarıyla hayatının her anında ümmetine örnek olmuş;hakkında vahiy olmayan ve kendi fikriyle hareket ettiği konularda her zaman ashabıyla istişare etmiş,en uygun fikri benimsemiş ve çoğunluğun görüşüne katılmışlardır.Mesela:
  Bedir harbinde ashaptan Hubab bin Münzir (R.A)'ın teklifiyle İslâm ordusunun yeri değiştirilip daha münasip ve emin bir yere geçirilir.İlk konaklanan yeri,bu mevkii çok iyi tanıyan Hubab beğenmez ve Hz.Peygamber'e: "Ya Resûlallah,buraya vahiy ile mi konakladınız?Yoksa bu kendi fikrinizle mi?"diye sorar.Peygamber Efendimiz, "Hayır vahiy ile değil kendi fikrimle"deyince Hubab,Bedir köyünün en sonundaki kuyunun önüne ordugah kurulmasını teklif eder.Bu teklif uygun görülür.(6)
  Sözün özü:Yüce Rabbimizin bize en büyük lütfu olan düşünme yeteneğimizi içki ve diğer uyuşturucu maddelerle zedelemeyelim ve dumura uğratmayalım.Aklımızı ve ruhumuzu Cenab-ı Hak'kın emirleri ve Sevgili Peygamberimizin hadisleri ışığında ve doğrultusunda geliştirmeye ve olgunlaştırmaya gayret edelim.Hurafe,bid'at ve batıl inançlardan uzak duralım.
  Çok okuyarak bilmediklerimizi öğrenmeye çalışalım.Fakat ne kadar bilgili olursak olalım aklımıza ve bilgimize güvenip işlerimizde başkalarına danışmakta geri durmayalım.Unutmayalım ki,çok şey bilenlerin de bilmedikleri çok şey vardır.Atalarımız boşuna "Çok bilen çok yanılır","Danışan dağlar aşar,danışmayan düz yolda şaşar" dememişler ya...
                  

_____________________________________
1-Fethu'l-kadir,3/535
2-Hadid Sûresi,ayet:17
3-Âl-i İmran Sûresi;ayet:190
4-Hatemü'l Enbiya Hz.Muhammed ve Hayatı,sf:363
5-Âl-i İmran Sûresi;ayet:159
6-Hatemü'l Enbiya Hz.Muhammed ve Hayatı,sf:221