Cevat Sağlam



3.7.11

ZEKAT VE FİTRE


ZEKAT VE FİTRE
Zekâtın sözlük anlamı “Temizlik,övmek,artmak ve bereketli olmak”tır.Fıkıh ilmindeki manası ise;dinen zengin sayılan kimsenin,malından belli bir kısmını,belli bir zaman sonra yoksullara Allah rızası için vermesidir.Kişinin kulluğundaki içten bağlılığını belgelediği için zekâta “sadaka”da denmiştir.Sadaka sözü,zekâttan daha kapsamlı olup,vacip ve nafileleri de içermektedir.
   Zekâtın ferd ve topluma faydaları çoktur:Zekât,mala karşı aşırı düşkünlüğü ve cimriliği önler,merhamet duygularını harekete geçirip fakir,köle,borçlu ve yolcu gibi yokluk içinde bulunan kimselere yardım edilmesini sağlar.Zekâtını veren kimse,Allah’ın emrini yerine getirmiş olmakla,Yüce Mevlâ’nın sevgisini mal sevgisine tercih etme bahtiyârlığına ulaşır.Zekât,İlâhî nimetlere karşı şükran görevinin yerine getirilmesine vesîle olur.Zekât,malın hayırlı ve bereketli olmasına sebep olur.”Zekât,İslâmın köprüsü”sayılmıştır.Zira zekâtta zengin fakirin gönlünü alırsa,yoksul da iyiliğini gördüğü zengine karşı sevgi besler ve onun malına göz dikmez.Böylece toplumda kardeşlik bağları güçlenir;huzur ve güven duyguları pekişir.
   Zekât,Hz.Peygamber(S.A.V.)’ın hicretlerinin ikinci yılında farz kılınmıştır.Bir kimseye zekâtın farz olması için O kimsenin Müslüman,hür,aklı başında,erginlik çağına ulaşmış olması;temel ihtiyaçlarından ve borçlarından başka en az nisap miktarında,artmaya,kazanç sağlamaya elverişli ve mülkiyete intikalinden sonra üzerinden bir kameri yıl geçmiş olan altın,gümüş,mal,para ya da ticarî eşya gibi değerlerden birine sahip bulunması gerekir.
   Zekâtta nisaba sahip olmak,zekâtı verilecek bir malda veya eşyada dinen belirlenmiş bir sayıya ulaşmış olmak demektir.Nisap miktarı hem senenin başında hem de sonunda bulunmalıdır.Bunun senenin ortasında azalması zekât verilmesine engel değildir.
   Temel ihtiyaçlardan maksat:Ev,ev eşyası,kışlık ve yazlık elbise,gerekli silah,kitap,binek veya araba,zanaatta kullanılan alet,takım,tezgah,ailenin bir yıllık nafakası,bir rivayete göre bir aylık nafakası ve geçinmek için zaruri olan diğer ihtiyaçlardır.
   Borcu bulunan bir kimse,mevcut malından borcu çıktıktan sonra elinde nisaptan az olmamak üzere bir malı kalırsa,o kalan malın zekâtını vermelidir.
   Bir kimsenin,elinde bulunan nisap miktarındaki malı kadar borcu olsa,o kimse zekât vermekle yükümlü olmaz.Fakat bu borç herhangi bir şekilde düşerse,borcun düşüş tarihinden itibaren bir yıl geçtikten sonra o kimse,elindeki malın zekâtını vermekle yükümlü olur.
   Ticarette sunulan alet,makine,giyecek,yiyecek,hayvan ve benzeri mallar zekâta tabidir.Ev,dükkân,tarla,bağ gibi mülklerden alınan kira bedelleri de ticaret malı olarak kabul edilir.Ticareti yapılmayan ve yalnız kira getiren ev,dükkân,alet,makine ve benzeri eşya ve tesislerden elde edilen kira bedellerinin nisap miktarına ulaşması ve bu paraların üzerinden bir yıl geçmesiyle bunlar da zekâta tabi olurlar.
   Bir kimse zekâtını ayırırken ya da ehline verirken niyet etmelidir.Zira zekât,bir ibâdettir.İbâdetlerin makbul olması için niyet şarttır.Fakire niyetsiz verilen bir mal onun elinde bulunuyorsa,zekâta niyet edilmesi yeterlidir.
   Bir kimse,zekâtını vermesi gereken malının hepsini sadaka olarak verse,o malının zekâta ödenmiş olur.
   Zekâtı verilmesi gereken bir mal veya para,üzerinden bir yıl geçtikten sonra artacak olursa,o artan ana para veya mala da yıl sonunda zekât düşer.
   Zekât,malın orta hallisinden verilir.Bu uygulama yüce Peygamberimizin “Onların mallarından orta hallisini al”meâlindeki yüce buyruklarına dayanmaktadır.
   Nisap miktarına sahip olan bir kimse,malının üzerinde bir yıl geçmeden önce,zekâtını peşin olarak verebileceği gibi,birkaç zekâtı da birden verebilir.
   Nisap miktarında olan altın ve gümüşe,ticaret amacıyla olsun olmasın zekât düşer.Bunların para,külçe,ziynet eşyası ve benzeri maksatlarla kullanılıyor olması fark etmez.Ancak,kadınların altın ve gümüşten olan süs eşyalarında yalnız ağırlık dikkate alınır.Sanat değeri itibare alınmaz.
   Nisap miktarındaki altın ve gümüşten her birinin zekâtını ayrı ayrı vermek gerekir.Nisap miktarında olmayan altın ve gümüşün zekâtları ise bu miktarlar birbirine ilâve edilerek elde edilen nisaptan verilmelidir.
   Altının nisap miktarı yirmi miskal,yani doksanaltı gramdır.Temel ihtiyaçlarından başka doksanaltı gram altını olan bir Müslüman,bunun kırkta birini zekât olarak vermekle mükelleftir.Yirmi miskalden artan her dört miskal,yani 19.2 gram altın için de 0.48 gram zekât verilmelidir.
   Gümüşün nisabı,ikiyüz dirhem yani altıyüzyetmişiki gramdır.İkiyüz dirhem gümüşü olan bir kimsenin,beş dirhem gümüş zekât vermesi gerekir.Sahip olduğu gümüş,ikiyüz dirhemden fazla olursa o kimse,her kırk dirhemden birini zekât olarak vermelidir.
   Altın ve gümüşten başka elmas,inci,pırlanta,zümrüt ve yakut gibi ziynet eşyaları,temel ihtiyaçlardan olmamakla beraber bunların kıymetleri nisap miktarına ulaşsa da,ticarette sunulmadıkları takdirde sahipleri zekât vermekle yükümlü olmazlar.Ancak bu kimseler,zekât ve sadaka alamadıkları gibi,kendilerine kurban kesmek,fıtır sadakası vermek vacip olur.Şayet bu ziynet eşyaları ticarette kullanılıyorsa,bu takdirde bunların değerleri üzerinden zekâtlarının verilmesi gerekir.
   Bir kimse,sahip olduğu bir ticaret malının veya çeşitli ticaret mallarının değeri,en az altın veya gümüş nisabına ulaşır ve aradan bir yıl geçerse,yıl içinde artanlar da dahil olmak üzere bunların kırkta birini zekât olarak verir.
   Kağıt paralarla banknotlar için de zekât vermek gerekir.Bunların nisap miktarı,altın ve gümüş nisabından birinin tutarıdır.
   Zekâtı verilmesi gereken ehli hayvanlardan bir cinsin zekâtı,kendi nisabından verilir.Zekât vermek üzere biri diğeriyle birleştirilmez.Sütünden ve yavrularından yararlanmak üzere bütün yıl veya yılın çoğunda meralarda otlatılarak beslenen ve fıkıhta”saime”diye adlandırılan ehli hayvanlara zekât düşer.Bütün yıl veya yılın çoğunda evde yem,ot ve samanla besleyerek üretilen hayvanlarla yük taşıtmak,çift sürmek ya da binmek gayesiyle meralarda beslenen hayvanlar,zekâta tabi olmazlar.Sığır,davar ve deve ticaret malı olarak bulundurulursa bunlarda nisap aranmaz;kıymetleri itibarıyla zekâtları ödenir.
   Koyunun nisabı kırktan başlar.Bir kimse en az kırk koyuna sahip olur ve aradan bir sene geçerse yıl içinde artanlar da dahil olmak üzere bütün koyunların kırk ile yüzyirmi arası için bir koyun,yüzyirmibir ile ikiyüz arası için iki koyun,ikiyüzbir ile üçyüzdoksandokuz arası için üç koyun,koyunları sayısı dörtyüz olunca dört koyun vererek zekâtını öder.Koyunların sayısı dörtyüzü geçince,her yüz koyunda bir koyun ilâve etmek suretiyle zekâtını verir.Keçi,koyun cinsinden olduğu için her ikisi bir hesaplanır.
   Sığırın nisabı otuzdur.bundan azı için zekât gerekmez.Sığırların otuzdan otuzdokuza kadarı için iki yaşına basmış erkek veya dişi bir buzağı,kırktan ellidokuza kadarı için üç yaşına girmiş bir dana,sığırların sayısı altmış olunca iki yaşına basmış dişi veya erkek iki küçük sığır verilmek suretiyle zekâtları ödenir.Sonra,her otuz sığırda bir buzağı ve her kırk sığırda bir dana ilave edilerek zekâtları verilir.Manda,sığır cinsinden olduğu için her ikisi bir hesaplanır.
   Devenin nisabı beşten başlar.Bundan azı için zekât gerekmez.Develerin zekâtı,beş ile dokuz arası için bir koyun,on ile ondört arası için iki  koyun,onbeş ile ondokuz arası için üç koyun,yirmi ile yirmidört arası için dört koyun,yirmibeş ile otuzbeş arası için iki yaşına basmış bir dişi deve yavrusu,otuzaltı ile kırkbeş arası için üç yaşını bitirmiş bir dişi deve vermek suretiyle ödenir.
   Kur’an-ı Kerim’de belirlenen zekât verilecek sekiz sınıf şunlardır:
1-Fakirler,yani nisap miktarı değerinde artmaya ve kazanç sağlamaya elverişli bir mal ya da paraya sahip olmayanlar.
2-Miskinler,yani fakirden daha düşkün olup,hiç bir şeye sahip olmayanlar.
3-Zekâtı toplamak veya korumak için görevlendirilenler.
4-Kalpleri kazanılmak,müslümanlığa ısındırılmak istenenler.Bu sınıf,sonradan icma-ı Ümmetle zekât verilecek sekiz sınıftan çıkarılmıştır.
5-Kölelikten ya da cariyelikten bir bedel karşılığında kurtulmak için efendileri ile anlaşma yapmış kimseler.
6-Meşru yollarla borç altına girmiş olanlar.
7-Allah yolunda gönüllü olarak savaşa katılmak istedikleri halde bunu gerçekleştirecek maddî güce sahip olmayanlar.
8-Yolcular;bundan maksat;memleketlerinde zengin olsalar da,yolculuk esnasında muhtaç kalan kimselerdir.Kendi ülkelerinde bulundukları halde,mallarını kaybeden ve muhtaç duruma düşen kimseler de yolcu hükmündedirler.
Zekât,fakire hiçbir karşılık beklemeksizin verilmelidir.Bir kimse,durumları ne olursa olsun babasına,annesine,büyük babalarına,büyük annelerine,evlâdına,torunlarına zekât veremez.Fakat muhtaç olan erkek veya kız kardeşlerine,amcalarına,dayılarına,halalarına,teyzelerine ve bunların çocuklarına zekât verebilir.
   Bir kimsenin,bulunduğu yerden zekâtını başka bir yere yollaması mekruhtur;çünkü oturduğu yerdeki fakirler,bu zekâta daha lâyıktırlar.Fakat orada muhtaç olan hısım akrabası var ise ya da oradaki fakirler daha muhtaç durumda iseler,o takdirde onlara göndermek mekruh değildir.
   Zekâtla ilgili bu açıklamalardan sonra fıtır sadakasına da kısaca değinmek istiyorum:
   Fıtır sadakası,borçlarından ve temek ihtiyaçlarından fazla nisaba sahip olan büyük-küçük,erkek-kadın her hür Müslüman üzerine vaciptir.Fitredeki nisap miktarı ve temel ihtiyaçlar,zekâttaki ile aynıdır.Şu farkla ki,fıtır sadakasında nisabın üzerinden bir yıl geçme ve artmaya,kazanç sağlamaya elverişli olma gibi şartlar aranmaz.Fitre vermek için Ramazanda nisap miktarı mala sahip olmak yeterlidir.
   Dinen zengin sayılan bir müslümanın hem kendisi için hemde erginlik çağına ulaşmış zengin olmayan çocukları için fıtır sadakası vermesi vaciptir.Fakat O,zengin olsun olmasın anasının,babasının,karısının ve erginlik çağına ulaşmış çocuklarının fitrelerini vermekle yükümlü değildir.Bir kimse karısının ve büyük oğlunun fitrelerini,onların haberi olmaksızın verirse onların fitreleri verilmiş olur.Ancak bir kimse anasının,babasının fitrelerini onların haberi olmadan verse o fitreler verilmiş olmaz.
   Fıtır sadakası;buğday,buğday unu,arpa unu,hurma ve kuru üzümden verilir.Bir şahıs için fıtır sadakasının miktarı buğday ve buğday unundan yarım “sa’”,yani 1759 gram;arpa,arpa unu,hurma ve kuru üzümden ise,bir “sa’”dır.İmam Şafii’ye göre buğday ve buğday unundan da bir “sa’” verilmesi gerekir.
   Kendisine fıtır sadakası vacip olan bir kimse,zenginlik durumuna göre ya bu gıda maddelerinden  herhangi birinin belirlenmiş miktarını ya da onun kıymetini nakit olarak verir.Fıtır sadakası,kendilerine zekât verilebilecek kimselere verilebilir.
   Konuyla ilgili bazı ayet-i Kerime ve hadis-i Şerifler sunarak sohbetimizi sona erdirelim.Kur’an-ı Kerim’de meâlen şöyle buyruluyor:
 “Namaz kılın,zekâtı verin,kendiniz için işlediğiniz her hayrı Allah katında bulacaksınız…”(1),”Ey İnananlar!Alışverişin,dostluğun,şefâatın olmayacağı günün gelmesinden önce,sizi rızıklandırdığımızdan hayra sarfedin…”(2),”Sevdiğiniz şeylerden sarfetmedikçe iyiliğe erişemezsiniz.Her ne sarfederseniz,şüphesiz Allah onu bilir.”(3),”Şeytan sizi fakirlikle korkutarak cimriliği emreder,Allah ise kendisinden mağrifet ve bol nimet  vâdeder.Allah’ın lütfu boldur,O,her şeyi bilir.”(4),”Sadakalarınızı,
kendilerini Allah yoluna adamış yeryüzünde dolaşamayanlara,hayalarından dolayı,kendilerini tanımayanların zengin saydıkları yoksullara verin.Onları yüzlerinden tanırsın,insanlardan -yüzsüzlük ederek-bir şey istemezler…”(5),”Ey İnananlar!Allah’a ve ahiret gününe inanmayıp,insanlara gösteriş için malını sarfeden kimse gibi,sadakalarınızı başa kakma ve eza etmekle boşa çıkarmayın.”(6),”Zekâtlar,Allah’tan bir farz olarak yoksullara,düşkünlere,zekât memurlarına,kalpleri müslümanlığa ısındırılacaklara verilir;kölelerin,borçluların,Allah yolunda olanların ve yolda kalanların uğrunda sarfedilir.
Allah Bilendir,Hakimdir,”(7),”Allah’ın lütfederek bol bol servet verdiği kimseler cimrilik gösterirlerse,bunun haklarında hayırlısı olacağını sanmasınlar.Bilâkis bu onlar için pek kötü olacaktır.Kıyamet gününde,cimrilik gösterdikleri şey boyunlarına dolanacaktır…”(8)
   Yüce Peygamberimiz,bir gün kendisine gelerek;”Bana bir amel söyle ki,Cennet’e girmeme vesîle olsun”diyen bir Sahabiye:”Allah’a ibâdet eder ve O’na hiçbir ortak koşmazsın.Namaz kılar,zekâtı verirsin,”(9)buyurmuşlardır.Bir hadis-i Şerifte de fıtır sadakası vermenin kişinin malının ve kalbinin arınmasına vesîle olacağı bildirilmiştir.(10)
   Ne mutlu zekâtını,fitresini zamanında verip bayramın sevinç ve huzurunu yoksullarla paylaşarak Allah Teâla’nın rızasını kazananlara!...


______________________________
1-Bakara Sûresi;Ayet:110
2-Bakara Sûresi;Ayet:254
3- Al-i İmran Sûresi;Ayet:92
4-Bakara Sûresi;Ayet:268
5-Bakara Sûresi;Ayet:273
6-Bakara Sûresi;Ayet:264
7-Tövbe Sûresi;Ayet:60
8- Al-i İmran Sûresi;Ayet:180
9-Riyazu’s-Salihin Tercemesi,2/477
10-Tecrid-i Sarih Tercemesi,5/392